|
Var varanın, sür sürenin
Baykuşu çoktur viranenin
Destursuz bağa girenin, geçmez para ile dükkâna girenin, hokka çömleğini başında patlatır Bekri Mustafa
Hak dost, veli dost
Babamdan kaldı bir eski post
Ben dikerim, o sökülürArasına bit, pire sokulur
Ufacığı bakla gibi, büyüceği toklu gibi
Tuttum pireyi, İstanbul’a yolladım.
Bekledim, bekledim gelmedi.
Ardından uşak yolladım.
Kırk kişiyiz Onumuz odun yarar, onumuz kav çakar, onumuz su taşır, onumuz ateş yakar
Bir de baktık kaz kafasını kaldırmış, kazandan bize bakar
Fare takla tukla
Ne nohut bıraktı bu yıl, ne de bakla
Kahveci kutuyu sakla, tiryaki olmuş o güdük fare
Fare ovada yedi başağı, sıyrıldı çıktı direkten
Somunu kaptı kürekten
Gözleri büyük çörekten
Dişleri iri oraktan
Tavandan teker meker
Gözlerime toz döker İhtiyara bakmaz geçer.
Bir oh çekmez mi bizim güdük fare?
Tavanda koptu patırtı
Çömlek başına atıldı
Çektim tüfeği avludan
Yah ettim dokuz kilo soğan.
Derken efendim, baldıranlığa daldı kurudur diye
Boz eşek attı çifteyi geri dur diye.
Ben tuttum kuyruğundan ileri diye
Kalktı sıçradı kürek sapına
Gözünü dikmiş çocuk hakkına
Seksen kiloluk pekmez küpüne
Reçel olup gitti bizim güdük fare
Efendimin ağası Sivridir külahisi
Uzatmayalım biz bu sözü, başımıza gelir daha belası
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir memleket padişahının kırk oğlu varmış

0 yorum:
Yorum Gönder