Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde,
Cinler cirit oynariken,
Eski hamam içinde.
Ben diyeyim şu agaçtan,
siz deyin şu yamaçtan.
Uçtu uçtu bir kuş uçtu.
Gümüş uçmadı.
Memiş uçtu.
Uçar mı, uçmaz mı demeye kalmadı;
Anam düştü eşikten, babam düştü beşikten!
Biri kaptı maşayı, biri aldı kaşağıyı;
Dolandım durdum dört köşeyi…
Vay ne köşe bu köşe!
Dil dolanmadan agız varmaz bu işe;
Bu köşe yaz köşesi,
Bu köşe kış köşesi
şu köşe güz köşesi,
Diye iki tekerleyip, üç yuvarlarken,
Aşagıdan sökün etmez mi Maraş paşası!
Hemen bir fare deligi bulup,
Attım kendimi dışarı;
Gel gelelim şu mahallenin yumurcakları,
Haşarı mı haşarı;
Bir fiske vurdular enseme,
Gözlerim fırladı dışarı!
Az gittim uz gittim,
Dere tepe düz gittim.
Çayır çimen geçerek,
Lale sümbül biçerek,
soğuk sular içerek,
Altı ayla bir güz gittim.
Bir de dönüp arkama baktım ki,
Ne göreyim!
Gide gide bir arpa boyu yol gitmişim!
Vay başıma, hay başıma;
Bu yol bitecek gibi,
Tükenecek gibi degil,
Ya bir devlet kuşu konsa başıma;
Ya da alsa beni kanadına kaşına,
Demeye kalmadı bir de gördüm ki,
Ne göreyim?
Adıyla şanıyla, yeşiliyle alıyla,
Zümrüd-ü Anka dedikleri degil mi?
Kaf dağının üstünden süzüm süzüm,
süzülüp gelmiyor mu?
Bakın be yahu!
Yüzü insan, gözü ahu,
Ne maval, ne martaval
işte size işitilmedik bir masal.
(Güney, 1997)
Güzel tekerlemeler,
masal tekerlemeri,
Uzun tekerlemeler
Etiketler : Güzel tekerlemeler
masal tekerlemeri
Uzun tekerlemeler
0 yorum:
Yorum Gönder